Küresel enflasyonla mücadele sürerken büyük merkez bankaları yılın son çeyreğine ihtiyatlı bir politika duruşuyla giriyor. ABD’nin gümrük tarifelerine ilişkin belirsizlikler, fiyat baskılarının kalıcılığına dair endişeleri artırarak para politikası adımlarında temkinli bir yaklaşımı destekliyor. Ekim ayında Fed, ECB, BoJ, RBNZ ve TCMB başta olmak üzere birçok otoritenin faiz kararları piyasaların odağında olacak.
Fed’de indirim sürecinin hızı tartışma konusu
ABD’de tarifeler kaynaklı olası fiyat artışları ve istihdam piyasasında beklenenden güçlü soğuma sinyalleri, Fed’in karar setini zorlaştırıyor. Eylül toplantısında politika faizini 25 baz puan indirerek yüzde 4–4,25 aralığına çeken Fed, böylece yılın ilk indirimini gerçekleştirmişti. Başkan Jerome Powell, risk dengesinin istihdam aleyhine döndüğünü belirterek daha nötr bir duruşa yöneldiklerini vurgulamış; 50 baz puanlık adım içinse yaygın destek bulunmadığını ifade etmişti.
Ekim ayı boyunca açıklanacak istihdam ve enflasyon verileri, 29 Ekim Çarşamba günkü karar için belirleyici görülüyor. Para piyasaları ekimde 25 baz puan daha indirim olasılığını fiyatlarken, yıl bitmeden toplamda iki kez 25’er baz puanlık adım ihtimali masada. Bununla birlikte analistler, istihdam risklerinin azalması halinde Fed’in ekim veya aralıkta pas geçerek yılı tek indirimle kapatma seçeneğini de değerlendiriyor. Kanada Merkez Bankası’nın Fed öncesi açıklayacağı karar da Kuzey Amerika cephesinde yakından izlenecek.
BoJ’da yıl sonuna kadar ölçülü artış beklentisi
Japonya Merkez Bankası (BoJ), eylülde politika faizini %0,5’te sabit tutmuş; karar 7’ye karşı 2 oyla alınmış ve iki üye artırımdan yana oy kullanmıştı. Ekim toplantısında faizin korunması öngörülürken, yıl sonuna kadar 25 baz puanlık artırım ihtimali gündemde kalıyor. Piyasa fiyatlamaları 30 Ekim toplantısında 25 baz puan artış olasılığını %56, yıl içinde toplam 25 baz puanlık artış ihtimalini ise %76 düzeyinde yansıtıyor.
Asya-Pasifik’te veri akışı ve tarifeler gündemde
Güney Kore Merkez Bankası, ağustosta faizi %2,50’de bırakmıştı. İç talepte sınırlı iyileşmeye karşın ABD tarifelerinin büyüme görünümü üzerindeki belirsiz etkilerine dikkat çekiliyor. Ağustos TÜFE’sinin yıllık %1,7 ile beklentinin altında kalması ve aylık enflasyondaki gerileme, 23 Ekim Perşembe açıklanacak kararda manevra alanı sağlayabilir.
Yeni Zelanda’da RBNZ için piyasa fiyatlamaları 8 Ekim kararında 25 baz puan indirim beklentisine işaret ediyor; yatırımcılar enflasyon görünümü ve talep koşullarına ilişkin sinyalleri yakından izleyecek.
Avrupa’da ECB’den beklenen: Mevcut seviyenin korunması
Avrupa Merkez Bankası (ECB), 11 Eylül toplantısında üç temel faizi sabit bırakmıştı. Enflasyonun orta vadede %2 hedefine yakınsaması nedeniyle Ekim toplantısında da değişiklik yapmaması bekleniyor. ECB, temmuzda ara vermeden önce bu yıl toplamda 100 baz puan indirim gerçekleştirmişti. Ağustos TÜFE’sinin yıllık %2 ile beklenti altı gelmesi, sabit tutma olasılığını güçlendiriyor. Bölgedeki görünüm açısından Macaristan (MNB), Polonya (NBP) ve Rusya (CBR) kararları da izleme listesinde.
Türkiye’de odak TCMB’nin Ekim kararı
Yurt içinde TCMB, eylülde politika faizini 250 baz puan indirerek %40,50’ye çekti. Aynı metinde gecelik borç verme faizinin %46’dan %43,5’e, borçlanma faizinin ise %41,5’ten %39’a indirildiği duyuruldu. Banka, enflasyonun ana eğiliminin ağustosta yavaşladığını belirtirken, ikinci çeyrekte büyümenin öngörüleri aşmasına rağmen nihai yurt içi talepte zayıf seyrin sürdüğüne dikkat çekti. 23 Ekim tarihli PPK kararı ve politika metninden gelecek sinyaller, yerel piyasalarda yön tayininde belirleyici olacak.
Sonuç: Temkinli gevşeme ve veri bağımlılığı öne çıkıyor
Ekim takvimine girilirken büyük merkez bankaları, tarifelerin enflasyon üzerindeki potansiyel kalıcı etkilerini ve istihdamdaki soğuma işaretlerini birlikte değerlendiriyor. Piyasa fiyatlamaları, Fed’den kademeli indirim ihtimalini, ECB’den bekle-gör yaklaşımını, BoJ’dan ise yıl bitmeden sınırlı sıkılaşma olasılığını öne çıkarıyor. Türkiye’de ise TCMB’nin enflasyon göstergeleri ve iç talep dinamiklerine vereceği yanıt, para politikasının sonraki adımları için temel referans olmaya devam edecek.