Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Bu ülkede tarım en son yapılacak bir iş gibi görülmekten kurtarılmalıdır” diye belirtti.
Türkiye’de sanki tarımın en son yapılacak bir alan, bir meslek, bir iş gibi görülmekten kurtarılması gerektiğini belirten Bakan Kirişci, meslek mensupları olarak bunun farkında olduklarını, tarım sektörünün son derece stratejik, kıymetli, vazgeçilmez bir sektör ve bu sektöre sahip çıkmak zorunda olduklarını belirtti.
Bakan Kirişci, bir ülkenin kendine yeterliliği ne ise bir şehrin ve bir ilçenin kendine yeterliliğinin aynı düzeyde kritik öneme haiz bir konu olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Bu her bakımdan önemlidir. Toprak için, su için, insan kaynakları için, elimizdeki kapital için. Hangi noktada düşünürsek düşünelim mutlak surette kendimize yeterli olmak durumundayız. Ailenin kendisine yeterli olmadığı bir ortamda o şehrin, o ülkenin, o dünyanın kendine yeterliliğinden söz edilemez. Kendimiz için üreteceğiz, fazlasını ilimiz için üreteceğiz, fazlasını ülkemiz için üreteceğiz ve bu ülkenin dışında buna ihtiyaç duyanlar için üreteceğiz. Dolayısıyla bu konjonktürel bir bakış olmamalı, bu sürdürülebilir ve sürekliliği olan bir bakış olmalı”
Bakan Kirişci, 8 milyarlık dünya nüfusunun 10’da 1’inin aç olduğunu, bunun 3’te 1’inin, yani 2 milyar 400 milyonunun, sağlıklı gıdaya erişim problemi yaşadığını ifade etti.
“Su stresi altında olan bir ülkeyiz”
Bakan Kirişci, “Toprak zengini bir ülke olmadığımız gibi su zengini de değiliz. Su fakiri değiliz ama su zengini de değiliz. Su stresi altında olan bir ülkeyiz. 1000 metreküp ila 1.700 metreküp kişi başı su tüketiminin olduğu bir ülke, su stresi altında olan ülkedir. Bizim de şu anki rakamımız 1.323 metreküptür. Dolayısıyla 2002 yılında iktidar olduğumuzda 65 milyon olan nüfusumuzun 85 milyona çıktığını, 20 milyon nüfusumuzun arttığını görmemiz lazım” şeklinde konuştu.
Yapılaşmanın, konut ihtiyacından, yolların yapımından, sağlık, eğitim, turizm hizmetlerinden kaynaklanabileceğini belirten Bakan Kirişci, “Neticede bu ülkenin toprakları üzerinde bizim bir baskımız var. Bu baskıyı minimize etmek için yine bizim iktidarımız döneminde 2006 yılında Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nu çıkardık. Bununla bir miktar yavaşlattık ama durduramadık. Bunu durduracak olan toprağa sahip çıkacak olan, bu topraklar üzerinde üretim yapacak olan eli öpülesi üreticilerimizdir. Dolayısıyla toprağımıza sahip çıkacağız. Suyumuzu idareli, tasarruflu kullanacağız” diye belirtti.
“Çevreye duyarlılık adına uygulanması gereken uygulamanın adı kent tarımıdır”
Bakan Kirişci, refah seviyesinin yükseldiğini ifade ederek, kendisi çocukken evde akşam yemeğinde bulgur pilavı, ayran, salata varsa evde kesin misafirin olduğunu, bugünkü çocukların bundan haberinin olmadığını, ülkede envaiçeşit meyve, sebze üretiminin bulunduğunu, gıda ile ilgili her türlü yeni formülasyonlar, konseptlerin olduğunu söyledi.
Kent tarımını önemsediklerini belirten Bakan Kirişci, şunları söyledi:
“2021 yılı verilerinde, İstanbul’a tüm Türkiye’de tüketilen yaş meyve ve sebzenin yüzde 25’i 76 ilden, bir de kendisinin ürettiğini varsayarsak, 77 ilden buraya tedarikte bulunuluyor. Gelen bu yüzde 25’lik yaş meyve ve sebze tam 270 bin kamyon ile taşınıyor. 140 milyon kilometre yol kat ediyor. 117 bin ton karbondioksit salıyor, egzoz emisyonuyla. Peki bir maliyeti yok mu? Elbette var. Örneğin domates için 1,2 TL maliyet biniyor. Biz zincirin uzunluğundan bahsediyoruz. ‘Tarlada bu kadar sofrada bu fiyat, ikisi arasında uçurum var’ diyoruz. Bu zinciri kısaltacak olan kent tarımıdır.
Çevreye duyarlılık adına uygulanması gereken uygulamanın adı kent tarımıdır. Ama çok daha önemlisi biz bugün İstanbul’a Türkiye’nin dört bir yanından gelip burayı kendimize yurt edinmek zorunda kalmışsak doğduğumuz yerde doyurulmadığımız için, doyurulmayacağımızı düşündüğümüz, daha iyi bir gelecek için buralara geldik ama biz bu kent tarımıyla insanları doğduğu yerde doyurmak adına önemli bir iş yapmış, önemli bir maliyet kalemini, lojistik giderlerini aşağı çekmiş olacağız.”
Bakan Kirişci, “Antalya’dan 1 kilogram domatesin gelmesi mi yoksa Beykoz’da bu domatesin yetiştirilmesi mi?” diye sordu.
“Tarımdan hepimiz uzak durur hale geldik”
Çevre, ekonomi, ürün tazeliği, istihdam, hangi boyuttan bakılırsa bakılsın akli, mantıklı ve makul, ülke gerçekleriyle örtüşen bir çözüme değinen Bakan Kirişci, “Başkalarının istihdam ettiği bir kişi olmayı, tarımda kendi işine sahip çıkmaya tercih eden bir anlayışa sahip hale geldik. Tarımdan hepimiz uzak durur hale geldik” diye belirtti.
Bakan Kirişci, Hollanda denildiğinde akla tarımın geldiğine dikkati çekerek, bir ülke, şehir, ilçenin tarım ile abad olabileceğini, bu üretimi yaparken bilimi, aklı, akıl terini, akademik dünyanın ürettiklerini ve üreteceklerinin de sahaya uygulanması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatında 30 milyar dolara geldiğini söyleyen Bakan Kirişci, şunları söyledi:
“19 yıllık iktidarımız döneminde 89 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verildi. Yani bizim sektörümüz birilerine yük, birilerine kambur değil. İstihdam sağlıyor, üretim yapıyor, 85 milyonun karnını doyuruyor, 4,5 milyon mültecinin, sığınmacının ihtiyaçlarını karşılıyor, bu ülkeyi ziyaret eden 52 milyon turisti doyuran bizim insanımız, bizim üreticimiz, Kumluca’daki serada üretim yapanlar, diğer alanlarda üretim yapanlar, dolayısıyla bu sektör böyle mübarek bir sektör. Bu sektör vazgeçilmez bir sektör. Bu sektör, elimizin tersiyle itebileceğimiz bir sektör değil, aksine hepimizin sarılması, kucaklaması ve gereğini yapması gereken bir sektör.”